Bu yazımı bir diyabet adayı diyetisyen olarak yazmaya başlıyorum. Annem tip 2 Diabetes Mellitus. Yapılan çalışmalar ve sonuçları, diyabetin genetik olduğunu kanıtlamıştır. Üniversiteyi bitirirken, annem tip 2 DM olduğu için, bitirme tezimi de bu konuyla ilgili yazmıştım. Ülkemizde diyabet sıklığı ne yazık ki giderek artıyor. Bir diğer üzücü nokta ise 2 kişiden birinin diyabet olduğundan haberi olmamasıdır. Yapılan araştırma sonuçları diyabetli sayısının önümüzdeki 10 yılda %20 oranında artacağını gösteriyor.
Bir başka araştırma sonuçlarını da sizinle paylaşıp bu farkındalığın ilerlemesine katkıda bulunmak istiyorum: ”Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde sonuçları açıklanan Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması (TURDEP-II) Türkiye’de diyabet ve obezite oranlarındaki artışın endişe verici boyutlarda olduğunu gösterdi. Çalışmaya göre, son 12 yılda diyabet sıklığı %90 artarak, %7.7’den %13.7’e çıkarken obezite oranı %44 arttı.”
Diyabetin en büyük sebebi obezitedir. İdeal kilonun 1 kg üstüne çıkmak bile, birçok hastalık riskinin oluşmasına yol açıyor. Bu sebeple diyabetli bireylerin ve ben de dahil diyabete aday bireylerin yapması gereken ilk ve temel şey, kilo kontrolü sağlamaktır. Bunun için sürekli değindiğim nokta elbette sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmektir. Sağlıklı beslenme yaşamımızın her anında olmalıdır. Evde, iş yerinde, dışarıda.
Diyabet riskini yok etmek ve diyabet tedavisi için yaşam tarzında değişikliğe gidilmesi şarttır. Haftanın her günü 30-45 dakika arası hafif veya orta tempolu bir yürüyüş bizi birçok hastalıktan korur. Beraberinde yaşam kalitemizi artırır. Hareketsizliğin hiçbir bahanesi olmamalıdır. Bize verilen 24 saatin yarım saatini yürüyüşe ayırmamamız hayatımızdan bir şey kaybettirmez, aksine hayat kazandırır.
Benim Dünya Diyabet Günü’nde, farkındalık oluşturmak istediğim en önemli nokta, şüphesiz dengeli beslenme ve elbette beraberinde hareketli bir yaşamdır.
Beslenme konusunda da dikkat edilmesi gerekenler
-Basit şeker içeren karbonhidrat kaynaklarından uzak durmak.
-Glisemik indeks dediğimiz,kan şekerini yükseltme hızı yüksek olan besinlerden kaçınmak.
-Günün her öğününde lifli besinlere yer vermek.
-Günün her öğününde çiğ sebzeye yer vermek.
-Günde 2 veya 3 porsiyon süt grubu tüketmek.
-Meyve tüketirken beraberinde mutlaka süt grubundan yararlanmak.
-Günde en az 2 litre su içmek.
-Kompleks karbonhidrat grubundan yararlanmak.
Kompleks karbonhidratların önemini, değerli Prof.Dr.Metin Özata’nın Naturel Zayıflama isimli kitabından alıntı yaparak bir kez daha vurgulamak istiyorum:
”Harvard Tıp Fakültesi’nden Prof.Willet’in yaptığı 30 yıllık bir beslenme ve hastalık ilişkisi çalışmasında liflerden fakir ve glisemik indeksi yüksek besinlerle beslenen kişilerde Tip ‘ Diyabet riskinin arttığı saptanmıştır. Tam tahıl yiyenlerde rafine (yani işlenmiş) tahıl yiyenlere göre şeker hastalığı daha az görülür. Bu yüzden beyaz ekmek yerine tam buğday unundan yapılmış ekmek yemek çok büyük önem taşır.”
Uyku ve Bel Çevresinin Diyabetle İlişkisi
Diğer bir konu uyku ve bel çevresidir. Bitirme tezimde, Tip 2 diyabetin uyku düzeni ve bel çevresi arasındaki ilişkiyi incelediğimde, yaptığım anket ve çalışmalar bu bireylerin uykusunun düzensiz olduğunu ve bel çevresinin de hem erkek hem de kadınlarda normalin üstünde olduğunu gösterdi. Yaşam tarzında yapılması gereken tek değişiklik hareket olmamalı bunun dışında uyku da mutlaka düzene girmelidir.
Özetle,
Yaşam kalitenizi artırmak sizin elinizde,birer diyabet adayı olduğunuzu unutmayın!